¨¨ÖDEV PAYLAŞIM¨¨
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

LİSE-LİSANS-AÇIK ÖĞRETİM-YÜKSEK LİSANS ÖĞERNCİLERİNİN DÖKÜMAN PAYLAŞIM ADRESİ


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

MALİYE VE DEVLET BÜTÇESİ

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1MALİYE VE DEVLET BÜTÇESİ Empty MALİYE VE DEVLET BÜTÇESİ Paz Şub. 14, 2010 9:36 pm

Admin


Admin

MALİYE

MERKANTANİZM: 16 y.y ortalarıyla 17 yy sonları arasında Batı avrupada etkinlik kazanan bir ekonomik görüştür.Merkantalizmin doğuşunun temelinde ulusal devletin ortaya çıkması uluslar arası ticaretin gelişmesi ve ticaret sermayesinin güç kazanması bulunmaktadır. Ticaretin bireyleri ve ülkeleri zenginleştirdiği inancını savunan bir iktisadi doktirindir. Bu düşünceyi hayata geçirmenin yolu ise, ülkede kıymetli maden stokunun artırılması olarak görülmüştür. Merkantalizim döneminde kamu harcamalarında artış olmuştur. Devlet ticareti kolaylaştırmak amacıyla yollar yapmış ve dış ticareti teşvik(ihracat) etmiştir.sanayide yerli hammadde kullanılması ,hammadde ihracatının yasaklanması ithalatın yüksek gümrük vergileri ile ve yasalarla kısıtlanması gibi önlemleri savunmuşlardır.Ayrıca güçlü ulusal deniz ticaret filolarının kurulmasınıda savunmuşlardır. Devlet eğitim, sağlık, yargı, gibi hizmetleri gördüğü zaman halktan bu hizmetlerin finansmanına katılmasını istemek hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

FİZYOKRATLAR: Fizyokratik iktisadi düşünce sahipleri liberal kapitalizm öncüleri sayılmaktadır. Bu düşünce akımın kurucusu fransız bilim adamı Dr Quesney’(iktisadi tablo adlı çalışması vardır) dir. Üretimin gerçek kaynağı topraktır. Devletin müdahalesine karşıdırlar. Sadece iç ve dış güvenliğin sağlanması ve alt yapı hizmetlerinin yerine getirilmesini ve ekonomiye karışmamasını istemişlerdir, vergi sadece tarımdan alınmalıdır.

KLASİK DÜŞÜNCE : İktisadi hayatta doğal bir düzen vardır. Ekonomik dengelerin kendiliğinden ve otomotik olarak oluştuğu, bu tabii düzenin bozulmaması için, devletin mümkün olduğunca ekonomiye müdahalede bulunmaması gerekir. Buğünkü anlamda serbest piyasa ekonomisi teorisinin kurucuları olarak kabul edilen klasikler devletin faaliyetlerini, ülkenin ic ve dış güvenliğini sağlamakla sınırlı tutmuşlardır. Devletin vergilerini bir iktisat politikası aracı olarak kullanmalarına karşıdırlar. Kamu harcamaları hacimce dar ve devlet bütçesi denk olmalıdır.

OSMANLI İMRATORLUĞU

ŞERİİ VERGİLER ( Müslüman ve yabancılardan)

a) zekat
b) öşür : topraktan 1/10 oranında alınırdı.
c) Haraç : Yabancılardan alınırdı.
d) Cizye Müslüman olmayanlardan askerlik hizmeti karşılığı alınırdı.

KAMUSAL MALLAR

1- Tam Kamusal Mal ve Hizmetler : Öyle mal ve hizmetlerdendirki bunların faydası birimlere bölünemez ve bu yüzdende pazarlanamazlar. Birimlere bölünüp pazarlanamadıkları için bunlara karşı kişsel bir talep doğmaz. Belirtilen bu nedenler sözkonusu bu mallar için herhangi bir fiyat teşekkülünü önler.(Adalet hizmetleri ,savunma hizmetleri v.s
* Tam kamusal mal ve hizmetlerin faydası birimlere bölünemez ve pazarlanamazlar
* Tam kamusal mal ve hizmetlerin faydasından kimse mahrum bırakılamaz
* Tam kamusal mal ve hizmetlerin tüketiminde rekabet yoktur
* Tam kamusal mal ve hizmetlerin üretimi devlet tarafından gerçekleştirilir.
* Tam kamusal mal ve hizmetler dışsal ekonomilerin oluşmasına neden olur.

2- Yarı Kamusal Mal ve Hizmetler : Kamusal ve sosyal nitelikte öyle mal ve hizmetler vardırki faydası birimlere bölünebilir. Bedeli yararlananlara ödettirilebilir. Bedel ödemeyenlerin ise söz konusu malların faydasından mahrum bırakılması mümkün değildir. Bu tip mallara en tipik örnek eğitim ve sağlık hizmetleridir. Ulaştırma, sosyal yardımlar, sosyal güvenlik ve benzeri bir çok hizmetler yarı kamusal mal ve hizmetler sayılır..( Sağlık ve Eğitim Hizmetleri Örnek)
3- Özel mallar: Elektirik, su, telefon, haberleşme, ulaşım, özel mal ile kamusal mal ayırımının en önemli özelliği özel malların içsel fayda kamusal malların dışsal fayda oluşturmasıdır.

ERDEMLİ MERİT MALLAR: İlk bakışta tamamen özel mal niteliğinde görülen öyle mallar vardır ki gelir ve ödeme düzeyi elverişli olmayanlar bu çeşit mallara talepte bulunmayayınca özel kesim tarafından üretilmez Yaşlı ve kimsesizlerin bakım ve himayeleri vs Demerit mallar ise sigara alkollü içki uyuşturucu gibi kullanımı zararlı olan malların devlet tarafından tüketiminde düzenliyici rol üstlenmek istegi mallardır.


DIŞSALLIK TİPLERİ:

a) Üreticiden üreticiye olan dışsallıklar: Bir firmanın üretim faaliyetleri diğer firmanın veya firmaların üretim olasnaklarını olumlu yada olumsuz yönde etkilediği takdirde üreticiden üreticeye dışsallık gerçekleşmektedir.*** bir akarsuyun yukarı bölümünde faaliyet gösteren bir üretim tesisinin atıkları ile sulu kirletmesi sonucu üretim sürecinde su kullanan ve su yatağının alt kısmında faaliyette bulunan fima olumsuz şekilde etkilenecektir, bu üreticiden üreticiye gerçekleşen dış maliyet niteliğinde bir etki olup, bir üreticinin diğerine olan üretim maliyetini, üretim kalitesini vb etkileyeci rol oynayacaktır.
***** Örneğin petrol araması yapan bir kuruluş belli bir alanda petrol bulduğu zaman, diğer araştırmacı kurumlarada değerli kullanışlı bilgiler sunmuş olmaktadır. Aynı şekilde bir firma kendi amaçları doğrultusunda istihdam ettiği iş gücünü eğittiği zaman, çeşitli nedenlere bağlı olarak. Diğer işverenler yanına geçen kişiler. İkinci işverenede fayda sağlamış olurlar. Bir balıkçının oltasını avlanma bölgesine atması diğer balıkçılırın avlanmasını güçleştirir buda olumsuz dışsallıktır.

b) Üreticiden tüketiciye olan dışsallıklar.

Olumsuz. Bir üretim tesisinin çevreyi kirletmesinden dolayı yakında yaşayan bireylerin sağlıklarının bozulmasına neden olabilir. Böyle bir durumda bir fabrikanın faaliyetinden kaynaklanan dış maliyetin tüketici tarafından karşılanması durumunda ortaya çıkmaktadır.
Olumlu : yol su ve enerji imkanlarının bulunmadığı bir yörede bir üretim kurulması o yörede ve civarında yaşayanlara yol su enerji imkanı yaratabilir. Böyle bir durumda üreticinin üretimi sırasında dikkate almadığı yararlarından da doğrudan maliyetine katlanmadıkları bir fayda omrtay çıkmış olmaktadır.

c) Tüketiciden tüketiciye olan dışsallıklar:

Olumlu : Tüketicinin hoşnut kaldığı bir ürün nedeniyle çevresine olumlu tanıtımda bulunması bi firmanın kalitesiz yada bozuk ürününü satın almış bir tüketicinin, bu ürünü firmaya iade etmek veya zarının karşılanmasını istemek yerine bu gitmeyerek, ortaya çıkan maliyeti kendisinin karşılamış olması üretici açısından olumlu dışsallıklara örnek olarak gösterilebilir. Burada üretici tarafından taşınması gereken yükün müşteri tarafından yüklenilmesi sözkonusu olmaktadır. Böyle bir durumda üretici için dış fayda yaratılmış olur.
Olumsuz. Bir üretici firamanın üretimi hakkında tüketici tarafından edinilen olumsuz yargının gerek bireysel olarak gerekse basın aracılığıyla çevreye duyurulması firma tarafından o ürün için öngörülmüş olan ekonomik ve teknik ömrün firmanın amaç ve kontrolü dışındaki önlem ve uygulamalarla değiştirilmesi “ dış maliyet şeklindeki tüketici – üretici dışssallığına örnek olarak gösterilebilir.

d) Tüketiciden Tüketiciye Olan Dışsallıklar.

Dışssallıklar maddi veya ruhsal nitelikte olabilmektedir. Çevre kirlenmesi tüketiciyi maddi nitelikte etkiler. Otomobil kullanımının yol açtıığı çevre kirlenmesinden kaynaklanan hoşnutsuzluk ruhsal olabileceği gibi maddi nitelikte gerçekleşe bilir. Örneğin bir tatil dönemi başlanğıcı veya dönüşünde şehirler arası karayollarındaki araç sayısının artışı hem maddi hemde ruhsal açıdan tüketcilerin birbirilerin etkilemelerine dışssal maliyetrin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

İÇSEL EKONOMİLER :

Olumlu içsel ekonomiler :
a) Üretim hacminin genişlemesi ile ortalama maliyetler düşer.
b) Üretim arttırkça çalışanlar arasında işbölümü artar ve uzmanlaşmaya gidilir, buna bağlı olarak verimlilik artar ve maliyetler düşer.
c) Üretim hacminin artması ile ürünlerin pazarlama ve dağıtım maliyetleri düşer.

- Üretimdeki aşırı büyümenin yol açtığı maliyet artışları ise içsel olumsuz ekonomiler olarak nitelendirilir.

KAMU EKONOMİK FAALİYETLERİNİN AMAÇLARI
a) Ekonomik büyüme ve gelişmenin sağlanması
b) Ekonomik istikrarın sağlanması
c) Gelir dağılımında adaletin sağlanması

LORENZ EĞRİSİ

Kişisel gelir dağılımdaki adaletsizlik Lorenz eğirisi
Vasıtası ile incelenir. Lorenz eğirisi 45 derecelik
Doğruya yakın olduğu ölçüde adil gelir dağılımından söz
Edilirken söz konusu eğrinin 45 derecelik doğruya uzak
Olduğu ölçüde ise gayrı adil bir gelir dağılımından söz edilir
GİNİ KATSAYISI : 45 derecelik eğrinin sağ tarafındaki alanda lorenz eğrisinin sağ tarafındaki alanın, sol taraftaki alana oranı gini katsayısı olarak ifade edilir. Katsayı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı mutlak eşitliği doğru yaklaşılır. Buna karşılık katsayı bire doğru yaklaştıkça gelir dağılımdaki eşitsizlik artar.


KİT Kuruluş Amaçları –

a) Ekonomik büyümeye sağlamak
b) Tekelleri devletçe işletmek
c) Özel sektörün başaramayacağı işleri yapmak
d) Ekonomiye yön vermek ve düzenlemek
e) Özel sektöre öncülük etmek
f) Gelir dağılımını düzenlemek

İKTİSADİ DEVLET TEŞEKKÜLÜ(İDT) sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsüdür.

KAMU İKSİTADİ KURULUŞU(KİK): Sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmet üretmek üzere kurulan kamu hizmeti niteliği ağır basan kamu iktisadi teşebbüsüdür.

a) Müessese : sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşebbüsüne ait olup ona bağlı işletmeler topluluğuna müessese denir.
b) Bağlı Ortaklık : Sermayesinin % 50 sinden fazlası İKT KİK ait olan işletme veya işletmeler topluğundan oluşan anonim şirketlerdir.
c) İştirak: İDT KİK veya bağlı ortaklıkların sermayelerinin en az % 15 ençok %50 sine sahip bulundukları anonim şirketlerdir.

1933 Yılında 1. beş yıllık sanayi planı
1963-1964 1. beş yıllık kalkınma planı




KAMU HARCAMALARININ ARTIŞI

a) Kamu harcamalarının gerçek artış nedenleri
* Ekonomik ve sosyal nedenler
* Savaş ve milli savunma harcamalarındaki artışlar
* Nüfus artışı
* Ekonomik gelişmeler

b) Kamu harcamalarının görünüşte artış nedenleri
* Kamu hizmetlerinin para ile görülmesi
* Para değerinin düşmesi
* Bütçe tekniğinde meydana gelen değişmeler



KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINI AÇIKLAYAN YAKLAŞIMLAR.

a) Wagner : Sürekli artış (kamu harcamalarındaki artış kanunu). Zamanın sanayileşmiş ülkelerini incelemiş ve bu ülkelerde sanayileşme dolasıyla üretim ve bunun soncunda milli gelir yükselirken kamu harcamalarınında arttığını saptamış ve bundan devletin mali ihtiyaçları ile mili gelir arasında bir ilişki olduğu sonucuna varmıştır. Kamu harcamalının milli gelirden daha hızlı arttığın söylemiştir. Kamu harcamalarınnı artış devlet faaliyetlerinin artışının bir soncudur. Toplumların sosyal ilerleme istekleri devlet faaliyetlerini arttırmakta ve böylece kamu harcamaları artmaktadır.

b) Peacock- Wiesman : (sıçrama tezi) Kamu harcamalarının artışındaki temel neden savaş ve benzeri olaylardır.Bu gibi olağanüstü dönemlerde vergiler ve kamu harcamaları artırılır.Ancak olağanüstü durumun geçmesine rağmen devlet olağanüstü şartlar nedeniyle yüksek vergi ödemeye alışmış halktan aynı düzeyde vergi almaya devam eder.Böylece kamu harcamaları savaş ve benzeri olaylar döneminden sözkonusu şartların kalkmasından sonraki normal döneme göre sıçramış olur.

c) Colin Clark: vergilerle karşılanan kamu harcamalarının milli gelirin % 25 aşamayacağını ileri sürmüştür.

d) Sosyal refahın arttırılması yaklaşımı: Pigou ve Dalton vergilemeden sağlanan marjinal liranın harcanmasının yaratacağı sosyal fayda ile mükellefe olan maliyetin ( faydasızlığın ) eşitlenmesi suretiyle sosyal refahın kamu harcamaları yolu ile maksimize edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.


e) Maksimizasyon yaklaşımı: A. Downs, jim Buchanan ve G. Tullacak gibi teorisyenler tarfından ileri sürülmüş olan bir yaklaşımdır. Bu görüşe göre demokrasi ile yönetilen bi ülkede, hükümetler kendi yaşam sürelerini maksimum kılma çabası içresindedirler. Genel olarak hayat standardının yükselmesi nedeniyle talep edilen kamu faaliyetlerinin niteliğinde değişme olmaktadır. Eğitim , sağlık , konut, ulaşım konusundaki hizmetlerin ağırlık kazındığı düşüncesinden kaynakllanan bu durum, yüksek gelir esnekliğinin sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu yönde olan yoğun talep baskısı satandartlarla ilgili kurulların revizyonununa siyasal süreç aracılığıyla ekstra harcalamalar yapılması yönünde girişimlerde bulunulmasına yol açmaktadır.
f) Niskanen ( Bürokrasinin Etkisi ). Bürokrasinin bütçe içindeki etkisini baz alarak kamu harcamalarının artabileceğini iddia etmiştir. Bürokrasi hükümete hizmet sunan monopol gücüne sahip bir hizmet sektörüdür isteyen bürokratlar maaşlarını arttırmak isteyerek kamu harcamalarının artmasına neden olabilir


g) Ekonominin gelişme sürecinde kamu harcamalarını etkilediği yaklaşımı

Musgrave: Bir ülke ekonomisinin gelişim sürecini tamamlamasına bağlı olarak, kamu harcamalarının bileşimide değişmekte ve bu değişim eğitim sağlık harcamaları ile diğer sosyal harcamalar lehine olmaktadır. Söz konusu değişim dolayısı ile kamu harcamaları düzeyinin yükseleceğini belirtmektedir.
Musgrave göre devletin geleneksel hizmetlerin dışında şu nedenlerden dolayı bu alanlarda faaliyette bulunması gerekir.
* fiat mekanizması tek başına optimum kaynak dağılımı gerçekleştirme. Çünki milli savunma ve benzeri toplumsal ihtiyaçları ki bunlara musgarave sosyal ihtiyaçlar demektedir.. karşılayarak mal ve hizmetler piyasadan tedarik edilemez.
* piyasada var olan fiyat mekanizması yoluyla adil gelir dağılımının gerçekleşmesi mümkün olmaması nedeniyle devlet düşük gelir gruplarına daha adil gelir sunabilmesi için düşük fiyatlarla mal ve hizmet üretmelidir.
* iktisadi kalkanmanın temini için ekonomik istikrarın ve denğenin sağlanması çin devlet maliye politikası aracı olarak bu alanlarda faaliyette bulunmalıdır.


Rostow : Kamu giderlerinin artışını ekonomik gelişme ve bu gelişimin sağlanmasında devletin oynadığı rolün önemi ile açıklanmaktadır. İlkel toplum düzeyinden, günümüzün gelişmiş dvlet yapısına ulaşıncaya kadar geçirilen zaman içerisinde devlet ülkelerin sosyo ekonomik ve siyasi nitelikteklerine bağlı olarak değişen büyüklüklerde üretimde bulunmuş ve bulunmaktadır. Esas itibarıyla makro amaçlarına yönelik olan bu mal ve hizmet üretimleri, kamu kaynaklarına daha çok başvurulması ve bunların amaçlar doğrultusunda ve gittikçe artan büyüklükler içinde sarfı zorunluğunu ortaya çıkartmaktadır.


KAMU MALİYESİ İLE İLGİLİ KURUMSAL YAKLAŞIMLAR ( Geleneksel )


a) Kurumsal Yaklaşım : devlet faayietlerin hukuki ve idari bakış açısından incelemektedir. Vergilerin uygulamaya konulması, salınması ve toplanması ile ilgili düzenlemeler yanında kamu fonlarınnı kullanımıda ele alınmaktadır. Bu yaklaşımla kamu harcamaları teorisi ve vergi teorisinin geliştirilmesi konusundaki çabalar son derecede sınırlı düzeyde olup yok denecek kadar azdır.
b) Yapısal Yaklaşımlar: kamu maliyesi ile ilgili konulurın ekonomik açıdan incelenmesine yönelik olup, kaynak dağılımında ve kullanımında etkinlik, devlet faaliyetlerinin etkinliği ve alternatif maliyetler piyasa ekonomi si ile ilgili faaliyetlerin incelenmesi bakımından göz önünüde tutulan teorik çerçeve içerisinde kamu faaliyetlerinin ekonomik analizinin yapılması ve benzeri çalışmaları kapsamaktadır.
c) Değişim Yaklaşımı : fransa ve italyada çeşitli bilim adamları tarafından ileriye sürülmüş bir yaklaşım olup vergileri kamu hizmetlerinin bedeli olarak kabul etmektedir. Devlet faaliyetlerinin optimumum düzeyinin piyasa ekonomisine benzer bir şekilde ve vergilerin ( fiyatların ) üretilen devlet hizmetlerinin marjinal maliyetine eşit olduğu noktada oluşacağını belirtmektedir.
d) Gelir Yaklaşımı: fonksiyonel maliye ile ilgili olup her devlet faaliyetinin milli geliri azaltıcı ve arttırıcı etkileri incelenmektedir. Buna kamu harcamalarının finansmanından daha çok harcamanını düzeyini vergiler yolu ile kısmak veya benzer şekilde kamu harcamalarını fonksiyonunun hizmet sağlamak değil gelir akışını daraltmak olması örnek olarak gösterilebilir.
e) Refah Yaklaşımı: kamu maliyesi aracılığı ile toplum refahının maksimize edilmesini öngörmekte olup kimsenin durumundan fedakarlık yapılmaksızın toplum refahının arttırılması amaçlanmaktadır. . Refah ölçüsü, kamu maliyesi açısından devlet faaliyetlerinin optimum düzeyini belirlemede önem taşımakta ve vergi yükü bakımından fonksiyon görmektedir.


KAMU MALİYESİ İLE İLGİ YAKLAŞIMLAR ( Günümüzdeki Yaklaşımlar)

HUKUKİ YAKLAŞIM: Alman ve fransız ekolünün yaklaşım şekli olup siyasi ve idari sistem içinde kamu maliyesinin temel fonksiyonları üzerinde durulmaktadır. Bu yaklaşıma göre kamu tüzel kişileri anayasayla kendilerine yüklenmiş olan fonksiyonları gerçekleştirmeleri için harcama yapmak durumunda olup söz konusu harcamaların hangi kaynaktan ve hangi usullerle sağlanacağı ile toplumsal mali yük uygulamalarının toplum kesimleri arasında adil bir şekilde dağılımının nasıl gerçekleştirileceği konuları ağırlık kazanmaktadır.

İKTİSADİ YAKLAŞIM: Devletin vergi ve benzeri nitelikteki kamusal mali yük uygulamaları ve borçlanma aracılığıyla yarattığı ekonomik etkileri ön planda tutmakta söz konusu uygulamaların satın alma gücü tüketim, tasarruf, gelir ve servet dağılımı ile yatırımlar üzerindeki etkilerini analize yönelik bulunmaktadır. İktisadi yaklaşımda devlet faaliyetlerinin Kamu Hukuku ile olan ilişkisi tamamen bir tarafa itilmekte ve konun sadece ekonomik yanı ile ilgilenilmekte ülkemizde kıta avrasyasının etkisiyle mali olaylar genellikle hukuki yakmaşıma göre incelenmiştir.

KAMU MALİYESİNİN AMAÇLARI

*****Kaynak Kullanımında Etkinlik Sağlanması: kaynak tahsisi ile ilgi olup ekonomik kaynakların paylaştırılmasında kıt kamu kaynaklarının optimum dağılımını ve kullanımını gerekli kılar. Devlet fiyat mekanizmasının fonksiyonlarındaki eksiklikleri gidermek amacıyla piyasaları piyasa koşullarını sosyal ve özel maliyetler ile dışsal ekonomileri ve ekonomik olmayan durumları gözönünde bulundurmak durumundadır.

******Bölüşümde Etkinlik Sağlanması: iş imkanları eğitim düzeyi, veraset sonucu intikallereyönelikpolitikalar, vergi ve kamu harcama politikaları gibi bazı faktörlere bağlı olarak gelir ve servet dağılımında etkinlik sağlanmasını ifade etmektedir.

******İktisadi İstikrarırın Sağlanması:




KAMU GİDERLERİNİN ÇEŞİTLERİ:

KAMU GİDERLERİNİN FONKSİYONEL AYRIMI: bu ayrım şeklinde yapılacak giderler yoluyla gerçekleştirilmesi öngörülen amaçlara yönelik hizmetler dikkate alınmaktadır. Devletin klasik ve sosyo ekonomik nitelikteki hizmetleri gözönünde tutulmakta her bir hizmet grubu için yapılan giderler dikkate alınmaktadır. Aynı hizmet birden fazla kamu kuruluşu aracılığı ile gerçekleştiriliyor ise her kuruluşun o hizmet için yaptığı giderler toplanmakta ve böylece bir hizmet için yapılan toplan gider belirlenmektedir. Eğitim giderleri, savunma giderleri, yönetim giderleri, sağlık giderleri, bayındırlık giderleri sosyal hizmet giderleri gibi çeşitli kalemler altında giderlerin sınıflandırılması yoluna gidilmektedir. Bir bütün olarak çeşitli kamu hizmetlerinin maliyetlerini göremeye bu maliyetler ile ilgili olarak karşılaştırmalara yapmaya ve dolayısı ile hizmetlerin daha verimli olamasını sağlamaya fırsat veren bu ayrım genellikle yarı toplumsal yada piyasa konusu olabilir nitelikteki hizmetlerin etkinleştirilmesi, maliyet fayda analizlerinin yapılabilmesi bakımından daha fazla yarar sağlayabilmektedir.

MAL VE HİZMET ALIM GİDERLERİ – TRANSFER VE YARDIM AYRIMI

Mal ve hizmet giderleri devletin üretim faktörü talebi dolayısıyla yapmak durumunda kaldığı giderlerdir. Bu giderler cari harcamalar ve yatırım harcamaları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Pigau ve Colm gibi ingiliz ve alman bilim adamları ileri sürülen bu ayrımda bu grupta yer alan giderlerin temel niteliği bir hizmet veya işgücü, bir mal veya eşya dolayısılile giderlerin yapılmış olmasıdır.

TRANSFER HARCAMALARI: bu harcamalar mal ve hizmet alımına yönelik olmayıp toplumun sosyal yönden güçlü kalmasına yönelik olarak yapılan ve daha çok yardım amacı güden bir niteliğe sahiptir. Transfer giderleri ekonomik, sosyal ve mali nedenlerle gerekli görülen kişilere yapılan fon aktarmalarını ifade etmektedir. Bu ödemeden yararlananların satın alma gücü artmaktadır. Sübvansiyon şeklinde yapılan taransfer ödemeleri ise çeşitli kuruluşlara ve piyasa fiyatınındüzenlenmesi amacıyla yapılmaktadır. Şekli olarak transfer giderleri bir anlamda negatif vergi olarak düşünülebilir.(Borç faiz ödemeleri tranfer harcamaları içerisinde yer alır)

VERİMLİ GİDERLER - VERİMSİZ GİDERLER AYRIMI: ekonominin üretim kapasitesini arttıran veya kamu gelirlerinde artış sağlayan giderler verimli diğer ise verimsiz gider olarak kabul edilmektedir.
CARİ GİDERLER -YATIRIM GİDERLERİ AYRIMI: bu ayrıma göre devletin tüketim malları alımına yönelik harcamaları cari, sermaye oluşumu ile ilgili giderleri ise yatırım giderleri olarak nitelendirilmektedir.
Cari giderler niteilikleri itibarı ile her yıl tekrarlanma görünümündedirler genellikle birbütçe dönemi içerisinde tüketilmesi sözkonusu faydanın elde edilmesi amacıyla yapılmaktadır. Personelgiderleri, isıtma, aydınlatma, kırtasiye, yakacak vb giderler örnek gösterilebilir.
Yatırım giderleri ise üretimi arttıran üretkenliği olumlu yönde etkileyen kaynakların daha iyi kullanılmasını sağlayan üretim faktörlerinin verimliliğini arttıran genellikle dayanıklı nitelikte ve faydası birden fazlayla yaygın mallar yapılan giderlerdir.


KAMU HARCAMALARININ SINIFLANDIRILMASI :

İşlevsel Sınıflandırma( fonksiyonel). Politik organlarca belirlenen kamu harcamalarını kapsayan ve harcamalara ulaşılmak istenen belirli hedeflerin anlamlı biçimde birleştirildiği bir sınıflandırmadır.
a) Genel Hizmetler: Genel yönetim, savunma yargı ve kolluk hizmetleri gibi TBMM Cumhurbaşkanlığı, Anayasa Mah, Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı vs
b) Ekonomik Hizmetler: genellikle bir yere doğrudan yarar sunma yerine üretim sürecinin ilk aşamalarında hammede ve ara malları ile altyapıyı oluşturan özellikleri dolayısı ile firmalara yarar sağlanmasıdır. Tarım Enerji doğal kaynaklar ulaşım gibi hizmetler, ulaştırma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, DSİ gibi
c) Sosyal Hizmetler: Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, hizmetler = Sağlık Bakanlığı çalışma ve Sosyal güvenlik bakanlığı Milli eğitim Bakanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı

EKONOMİK SINIFLANDIRMA
a) Gerçek Harcamalar. Toplam talebini bir ögesini ve bu niteliği ile cari dönem üretimi yada fiyat düzeyini etkileyen harcamalardır.
b) Yatırım Harcamaları
c) Cari Harcamalar. Personel giderleri büro malzemesi alımı aydınlatma ısınma küçük onarımlar
d) Transfer Harcaması : fakirlere yapılan harcamalar sübvansiyonlar.
. Eğitim ve sağlık harcamaları kalkınma carisi türünden harcamalardır







KAMU GELİRLERİ

a) Vergiler
b) Harçlar: Bazı kamu kuruluşlarının sundukları hizmetinden yararlanalanların bu yararlanma karşılığı ödedikleri bedeldir. Harçları vergiden ayıran en önemli kriter harçlarında kısmende olsa bir kamu hizmeti karşılığı olarak alınmasıdır.
c) Resim : Bazen harca bazende vergiye benzemektedir. Resim ya tamemen karşılıksız olarak alınmakta yada bir hizmetten yararlanmanın veya bir hakkı elde etmenin karşılığı olarak alınmaktadır. Rıhtım resmi, ihade alının damga resmi
d) Şerefiye : Şerefiyede vergi ve harcın özelliklerini taşıyan bir kamu gelir türüdür. Buğün ülkemizde harcamalara katılma payları olarak adlandırılmakta ve belediyelerce yapılan yol kanalizasyon ve su tesisleri hizmetlerinden yararlanan gayrımenkul sahiplerinden alınmaktadır.
e) Parafiskal gelirler: kamu veya yarı kamu kurumu niteliğindeki ekonomik sosyal ve mesleki kuruluşların yaptıkları hizmetler karşılığında, kendi üyelerinden veya hizmetlerinden yararlanlardan çeşitli adlarla aldıkları paralardır. Örnek olarak Emekli sandığı, SSK Bağkur.
PARAFİKSAL GELİRLER
1). Kamu kuruluşu niteliğindeki bir ekonomik yada mesleki kuruluşun yaptığı hizmetlerden dolaylı veya dolaysız bir şekilde yararlanan kişilerden toplanmaktadır
2). Zorunlu bir ödemedir
3). Ekonomik sosyal ve mesleki kuruluşlar tarafından toplanırlar.
4) . Devlet veya yerel yönetimlerin bütçelerinde yer almamaktadır.
5) . Karşılıkları vardır.


f) Borçlanma
g) para basımı
h)mali tekeller
ı) para cezaları
i ) Emlak teşebbüs gelirleri

VERGİNİN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ



1-VERGİNİN DEĞİŞİM GÖRÜNÜŞÜNE GÖRE AÇIKLANMASI: fayda teorisi vergilerin; kamu harcamalarından sağlanan fayda göre dağıtılmasını öngörmektedir. Buna göre, nasıl alınan özel mal ve hizmetler için ödeme yapılmaktadır. Aynı şekilde kamu sektörünün sunduğu mal ve hizmetler için de ödeme yapılması gerekir. verginin değişim teorisine göre açıklanmasında vergi: devletin gördüğü mal ve hizmetlerin karşılığı olarak alınan ve bunun için ödenemesi gereken bir bedel olarak görünmektedir. Locke PROudhon, Clemence rayer gibi mualiflerce savunulmuş bir görüştür. “ vergi bir değişimdir, kişiler arasında bu faydaların sağlanması için yapılan değişime benzer şekilde bireylerle devlet arasında da değişim vardır. “ devletin rolü herkese eşit fedakarlık yüklemek olmayıp bireylere sağladığı hizmetlerin adil fiyatını ödemektir. Gibi çeşitli ifadelerle açıklanan bu görüşün geçerliği kalmamıştır. Çünki vergi kamu hizmetlerinin gerektirdiği giderleri finanse etmek üzere alınmakla birlikte, belirli bir hizmet karşılığı değildir.

2- VERGİNİN SİGORTA PRİMİ GÖRÜŞÜYLE AÇIKLANMASI: toplum bireylerin mal ve mülklerini güvenlik altında bulunduran devlete bu hizmetlerin karşılığı olarak ödemiş oldukları bir sigorta primine benzetilmektedir. Devlet sanki bir sigorta şirketi gibi fertlerden vergi adı altında para almakta ve karşılığında güvenlik ve asayişi sağlamaktadır. Montesguieu, Mirabeau, Emine de Girardin bu görüşü savunmaktadır.

3- VERGİNİN SOSYAL ÜRETİM GİDERLERİNE KATILMA PAYI OLARAK AÇIKLANMASI: bu görüşe göre toplum bir üreticiler birliğine benzetilmekte ve vergi devlet tarafından yapılan kamu hizmetlerinin sosyal üretime katılması karşılığı olarak ödenen bir pay şeklinde kabul edilmektedir. Vergi üretimden faydalanmak için her üreticiye düşen gider payıdır.


4-VERGİYİ DEVLETİN EĞEMENLİK HAKKININ BİR SONUCU SAYAN GÖRÜŞ




VERGİLEMEYE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR


VERGİNİN TEMEL KONUSU: Verginin üzerinden alındığı şeydir, bu şey ekonomik bir değer, hukuki bir muamele, fiziki bir varlık, bir fiil, bir olay ve benzedi olabilmektedir. Sadece maddi anlamdaki mal ve eşyalar değil; maddi olmayan ekonomik unsurlar, mükelleflerin fiziki varlığı veya sosyal durumları dahi vergi konusunun kapsamına girebilmektedir.

VERGİ MÜKKELLEFİYETİ: Vergi mükellefi yada yükümlüsü, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi olarak tamınlanmaktadır.

VERGİ SORUMLULUĞU verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesi ile muhatap olan kişidir vergi sorumlusu vergi kanunlarına göre kendisi mükellef sayılmayıp vergi mükellefi adını vergiyi ödemek ve vergiye ilişkin değer şekil ödevleri yerine getirmek zorunda olan kişidir
Vergi sorumlusunun en tipik örneğini ücrelilere ilişkin gelir vergisi uygulamasında görüyoruz.işverenler yanlarında çalıştırdıkları kişilere hizmet karşılığı ödedikleri gelir vergisini kesip vergi dairesine onlar adını yatırmak zorundadır. Bu durumda ücretliker vergi mükellefi sayılırken işverenler vergi sorumlusu sayılmaktadır.

VERGİDE İSTİSNA VE MUAFİYET

İstisna verginin konusunda muafiyet ise mükellefiyette kısıtlamayı ifade eder.
- istisnaya örnek olarak katma değer vergisinden ihracat istisnasını gösterebiliriz
- muafiyete örnek olarak gelir vergisi kanunda yer alan esnaf muaflığı, küçük çiftçi muaflığı, ve diplomat muaflığını göstermek mümkündür.

Advolerm matrah: Vergi konusunun ekonomik değeri alınıyorsa satış fiyatı vs advolerm matrah sözkonusudur.

Spessifik Matrah : Verginin konusu uzunluk, ağırlık, yüzölçümü, adet vb olarak alınıyorsa spesifik matrah sözkonusudur.

Vergi Matrahının Tespitini ilişkin Usuller
a) İdari Takdir Usulü : doğrudan doğruya takdir usulü olarakta nitelendirilen bu usulün esası vergi idaresinin, her bir vergi yükümlüsüne ilişkin vergi borcunu ayrı ayrı tespit etmesidir. Son derece subjektif bir uygulama, esasına dayanan ve yükümlülerin aleyhine olarak matrahın çok yüksek belirlenmesi tehlikesini taşıyan bu usul günümüzde bazı istisnai hallerde uygulanmaktadır.
b) Karine ve Dış Belirtiler Usulü. Bu usül doğrudan takdir usulünden biraz daha objekleştirilmiş bir şekildir. Bu usulde mükelleflerin gelir ve servetlerine karine teşkil eden bir takım dış belirtilerden yada göstergelerden hareketle vergi borcunun tespitine çalışır.
c) Götürü Usul : Bu usulde vergi idaresi yükümlüleri münferit olarak değil belli gruplar itibarı ile ele alarak matrahlarını tespit etmektedir. Yükümlüler belirli kıstaslara göre sınıflandırılmakta ve her sınıf için ortak bir vergi matrahı tespit edilmektedir.
d) Beyan Usülü : Beyan usulünün esas vergi matrahıın yükümlülerine veya vergi sorumluları tarafından vergi kanunlarında öngörülen ilkelere uygun olarak belirlenip beyanname adı verilen bir belge ile vergi idaresien bildirilmesidir. Bu usulde vergi idaresinin görevi beyan edilen matrahların doğruluğunu kontrol etmektir.

Vergi Tarhı : Vergi tarhı kısaca vergi borcunun hesaplanması işlemidir. Vergi usul kanunuda verginin tarhı vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi idaresi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibarıyla tespit eden idari işlemlerdir. Biçiminde tanımlamıştır.

Vergi tarifesi : konusu ve matarahı belli olan bir verginin miktarını belirleyebilmek için vergi tarifesi denilen unsurun bilinmesi gerekir. devlet açısından bir alacak, yükümlüler bakımından ise bir borç oluşturan verginin tutarının hesaplanabilmesi için ancak vergi tarifesi ile olur.

Verginin Tebliği : Vergiyi tarh eden, yani hesaplayan taraf vergi dairesi olduğuna göre, bu işlemden karşı tarafın yani yükümlülerin yada sorumluların haberdar edilmesi gerekir. iste vergi dairesinin vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususları yükümlülere yada sorumlulara bildirmesine tebliğ denilmektedir.

Verginin Tahakkuku: Tarh ve tebliğ edilen verginin ödenecek safyahay gelmesidir. Verginin tarh edilerek yükümlüye tebliğ edilmesiyle artık yükümlü vergi borcu hakkında bilgi edinmiş olur.

VERGİNİN TAHSİLİ:

a) İltizam Usulü: Bu usulde vergilerin kanunlara uygun olarak tahsili için devlet tarafından bir bedel karşılığında mültezim adı verilen ve nevi mütehait fonksiyonu gören bir kişiye veriliyordu. Vergi toplama işinin mültezime verilişi açık arttırma ile gerçekleştirilirdi. Buna göre vergi toplama hakkı karşılığında devlete en yüksek bedeli ödemeyi tahhüt eden kişi bu hakkı elde ederdi. Mültezimin tapladığı vergi ile ödediği bedel arasındaki fark kendi karını vveya zararını teşkil ederdi.

b) İhale Usulü : vergi toplama hakkı, toplanacak vergi hasılatından en düşük payı taahüt edene verilir. Bu usul bügünkü devlet ihale sisteminde açık eksiltme usulüne benzetilebilir.

c) Halk Temsilcileri İle Tahsil Usulü : vergi idaresinin yeterli düzeyde gelişmediği dönemlerde uyğulanmış olun bu usulde vergiler, halkın arasında bu amaçla seçilmiş kişiler vasıtasıyla toplanıyordu

d) Emanet Usülü: vergilerin devlet adına onun görevlendirdiği kişiler vasıtayısla tahsil edilmesidir. Şu anda Türkiyede uygulanan sistem budur.


e) Pul Veya Bondrol Yapıştırmak Yahut Değerli Kağıtlar Kullanmak Suretiyle Verginin Ödenmesi

MALİ AÇIDAN GELİR KAVRAMI

a) Kaynak Teorisine Göre Gelir.: Belirli bir kaynaktan düzenli olarak sağlanan gelir akımını ifade eder. Örneğin bir teşebbüs sahibinin işletmesinden sağladığı kar , emek sahiplerinin elde ettikleri ücretler, menkul ve gayrımenkul sahiplerinin sahip oldukları sermaye unsurları başkalarının kullanımına terk etmek suretiyle sağladıkları………………..kaynak teorisine göre geliri teşkil etmektedir. Bu karşılık belirli bir kaynaktan düzenli olarak sağlanmayan , örnegin miras bağış ve benzeri yollardan yad menkul ve gayrımenkul sermaye unsurlarının kendi değerinde meydana gelen artışlar bu manada vergilendirilerek gelir kapsamına dahil edilemezler.
b) Net Artış Teorisen Göre Gelir. Net artış teorisi vergilendirilecek gelir kavramını daha geniş kapsamlı olarak ele almaktadır. Bu teoriye göre gelir, kaynak teorisine göre açıklanan gelir kavramında içine alacak biçimde bir kimsenin belli bir dönemin sonundaki servet değerinde aynı dönemin başındaki servet değerine göre meydana gelen net artıştan ibarettir. Bu artışa dönem içindeki çeşitli tüketim harcamaları dahildir.
Türk gelir sistemi. Vergilendirilecek gelirleri ağırlıklı olarak kaynak teorisine göre ele almış olmakla birlikte azda olsa net artış teorisene giren gelir unusurlarınada yer verilmiştir.

GELİR VERGİSİNİN UYĞULAMA ŞEKİLLERİ

Sedüler Gelir Vergisi : Yükümlülerin çeşitli kaynaklardan sağladığı vergilerin ayrı ayrı verğilendirilmesidir. Örneğim bir vergi yükümlüsünün aynı vergileme döneminde ticari kazanç yanında zirai kazanç ve menkul sermaye iradı elde etmesi halinde, bu gelirlerin birleştirilmeden ve birbirleriyle irtibatlandırılmadan vergilendirilmesi durumunda ortay çıkan vergilerdirme şekli sedüler gelir vergisidir.
Sedüler gelir vergisinin uygulamasında yükümlürin şahsi durumları dikkate alınmadığı gibi artan oranlı tarife yapısıda uygulanmaz bu nedenle sedüler gelir vergisi gayrı şahsi objektif nitelikte bir vergidir.

Üniter gelir vergisi: Çeşitli unsurlardan sağlanan gelirin birleştirilerek vergilendirilesi üniter gelir vergisi çeşitini oluşturur. Bu usulde çeşitli kaynaklardan sağlanan gelirler toplanır. Varsa zararlar mahsup edilir. Bu suretle bulunan net tutar üzerine artan oranlı vergi tarifesi tatbik edilmek suretiyle vergi borcu hesaplanır.
Üniter gelir vergisi uygulamasında ayrıca, yükümlülerin şahsi ve ailevi durumlarına göre vergi matrahından belli indirimler yapmak suretiyle vergilemede ödeme gücü ilkesini gerçekleştirmek mümkündür.

HARCAMA ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER

TÜRLERİ: muamele vergileri, vergi konusunun kapsamına genişliğine göre genel muamele ve özel muamele vergisi olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Genel muamele vergisi bazı istisna ve muafiyetler dışında tüm iktisadi ve hukuki düzenlemeleri kapsamına alan bir vergidir. Örneğin Katma Değer vergisi, bu manada bir genel muamele vergisi grubuna girer. Buna karşılık sadece bir kısım iktisadi ve hukuki muameleri kapsamına alan vergiler ise özel muamele vergisi grubuna girerler. Bu tür vergilere örnek olarak talep elastiki düşük olan tütün mamülleri, şeker, akaryakıt, ve benzeri maddeler üzerine konulan özel tüketim vergileri gösterilebilir.

UYGULAMA ŞEKİLLERİ

Yayılı Muamele Vergisi : vergi konusu mal ve hizmetlerin üretim ve tüketim zinciri içindeki her aşamada satış fiyatı üzerinden alınan vergidir. İlk üretim aşamasından itibaren alınmaya başlanan vergi müteakip aşamaların herbirinde, daha önceki aşamalarda ödenmiş olan verginin malın fiyatına eklenmesi, suretiyle bulunan satış fiyatı üzerinden hesaplanarak alınır. Bu süreç, ilk üretimden parekende satış aşamasına kadar bu şekilde devam eder.
Vergi Piramitleşmesi : Ödenen vergi malın maliyetine eklenerek daha sonraki safhalarda alınacak olan verginin matrahına girmiş oluyor. Böylece verginin üzerinden vergi hesap edilip alınıyorki bu duruma mali litaratürde vergi piramitleşmesi denir.

Toplu Muamele Vergisi. Toplu muamele vergisiin üretim- tüketim zinciri içinde alındığı aşamanın adına göre üç çeşiti vardır. Bunlardan birincisi malın ilk üretim aşamasında vergilendirilmesidir ki. Buna istihsal vergisi adı verilir. İkincisi malın toptancıdan parekendeciye aktarılması sırasında vergilendirilmesidirki bu aşamada alınan vergiye toptan satış vergisi adı verilir. Üçüncüsü ise malın tüketiciye intikali sırasında yani parekendeciler tarafından tüketicilere yapılan mal teslimleri dolayasıyla vergi alınmasıdırki, buna parakende satış vergisi adı verilir.

KDV ekonomide meydana getirdiği etki bakımından toplu muamele vergisi türlerinden perakende satış vergisi ile aynıdır.

KATMA DEĞER VERGİSİNİ TÜRLERİ

Genel olarak katma değer
Katma Değer matralı = Satışlar – Alışlar

1) Gayrısafi Hasıla MATRAH = Ücret+Faiz+Rant+Kar+Amortisman
Tipi KDV

2) Gelir Tipi MATRAH =(ücret+faiz+rant+kar)- Amortisman
KDV

3) Tüketim Tipi MATRAH =( ücret+faiz+rant+kar)- Yatırım Mal Tutarı
KDV

Türkiye 1999 yılında gelirtipi KDV den Tüketim tipi KDV geçmiştir.

VERGİLEMENİN KLASİK İLKELERİ
Adam Smith tarafından ortaya konulmuş ilkelerdir.

1) Adalet İlkesi : Toplum içinde bulunan ve vergi ödeme gücüne sahip bulunan herkesin ödeme güçleri dahilinde kamu harcamalarının finansmanına katılmalarını öngörür
2) Belirlilik ve kesinlik ilkesi : herkesin ödeyeceği verginin türü ve miktarı önceden belli olmalıdır. Keyfi ve rastgele kimseden vergi alınmalaıdır. Her yükümlü nezaman nerede ve nekadar vergi ödeyeceğini önceden kesin ve açık olarak bilmelidir
3) Uygunluk ilkesi : buna göre vergiler yükümlülerden en uygun zamanda ve şartlarda alınmalıdır.
4) İktisadilik ilkesi (Tasarruf İlkesi ): Yükümlülerin ödemiş olduğu vergi miktarı ile devlet hazinesine giren vergi miktarı arasındaki farkın mümkün olduğu kadar az olmasını ifade eder.

VERGİLEMENİN MALİ İLKELERİ

Verimlilik İlkesi : Belli bir dönemde örneği bütçe yılı içinde devlet tarafından yapılacak harcamaların büyük bir kısmını karşılayacak düzeyde vergi geliri elde edilmesini ifade eder. Dolayısı ile vergi gelirinin verimliği sayesinde kamu harcamaları için gerekli olan finansman kaynağının sağlanması mümkün olur.
Esneklik İlkesi : Bir verginin esnekliği o vergi ile sağlanan gelirlerin belli şartlara göre çoğalıp azalabilmesini ifade etmektedir. Bir verginin esnekliği, yani hasılatının değişimi, milli gelirdeki değişmelerle mukayese edilerek ölçülür. Milli gelirdeki değişmelere bağlı olarak hasılatıda değişen bir vergi esnek olarak nitelendirilebilir


VERGİLEMEDE ADALETİN SAĞLANMASINA İLİŞKİN İLKELER

Yararlanma İlkesi : Yararlanma ölçüsüne göre devlet bireylerden kamu hizmetlerinden yararlandıkları ölçüde vergi almalıdır. Bu ölçü serbest piyasa ekonomisinde geçerli olan mübadele esasına dayanmaktadır. Nasılsa bireylerin ürettikleri mal ve hizmetlerin piyasada bir bedeli vardır. Devletin ürettiği mal ve hizmetlerinde bir bedeli olmalıdır. Ve bu bedel vergidir.

Ödeme gücü ilkesi : Devlet bireylerden vergi alırken onların ödeme gücünü gözönünde bulundurmaktadır. Bireylerin ödeme gücünü teşkil eden gelir ve servet harcamaları birbirinden farklıdır. Dolayısı ile bireylerin ödeyeceği vergi miktarının farklı olması adil bir vergilendirmennin gereğidir. Buna göre bireylerin kamu hizmetlerini finansmanına kamu hizmetlerinden yararlandıkları ölçüde değil sahip oldukları ödeme gücü ölçüsünde katılmaları gerekir.

Genellik ilkesi : vergi ödeme gücüne sahip olan herkesin herhangi bir ayrıma tutulmadan vergi ödemisini ifade eder. Vergide muafiyet ve istisnalar yer verilmesi bu ilkeyi zedeler. Ancak iksitadi ve sosyal sebebler istisna ve muafiyetleri zorulu olarak ortaya çıkartmaktadır.

Eşitlik ilkesi. Vergi ödeme gücü bakımından aynı olanların vergilendirme bakımından aynı tür işlemlere tabi tutulması buna karşılık farklı durumda olanların ise farklı işlemlere tabii tutulması olarak açıklanabilir. Aynı durumda olanların aynı tür vergilendirme işlemlerine tabii tutulmaları vergilendirmede yatay eşitlik, buna karşılık farklı durumlarda bulunanların farklı bir biçimde vergilendirilmesi ise vergilemede dikey eşitlik olarak nitelindirilir.

Nispilik ilkesi. Vergi yükünün herkesin ödeme gücüne göre paylaştırımasına nispilik ilkesi denilmektedir. Vergi yükünün fertler arasında nispi olarak eşit ve adil dağılımını sağlamak için yararlanılabilecek bazı teknikler vardır. ;

********En Az Geçim İndirimi :İnsanların geçinmeleri için gerekli olan asgari gelirin vergi dışı bırakılmasına asgari geçim indirimi veya en az geçim indirimi denir.


En Az Geçim İndirimi Uygulama Şekilleri

1)Matrahtan indirim Sistemi: Mükellefin gelirinden , en az geçim indirimi tutarının düşürülmesi ve kalan kısmın vergilendirilmesi şeklinde gerçekleştirelen uygulamadır. Burada; en az geçim indirimin düşüldüğü gelir matrahmış gibi düşüldüğünden, matrahın tanımı ve niteliğine ters düşen bir şekilde işlem yapıldığı görülür. Matrah; vergi konusunun verginin hesaplanmasına esas olan değer yada miktardır, şeklinde tanımlanmakta olup, burada dikkati çeken husus, indirimden sonra kalan tutarın vergi hesabına esas alacağıdır.
2) Vergiden İndirim (Dekot)Sistemi: Bu sistemde önce mükellefin vergilendirilmesi söz konusu geliri, vergi tarifesine göre vergilendirilmekte, daha sonra en az geçim indiriminin tarifeye göre bulunan vergisi, toplam vergiden düşülmektedir.kalan kısım mükellefin ödemesi gereken vergiyi oluşturmaktadır.
3) Bölme Katsayı Sistemi: Aile gelirinin aile bireyleri sayısına bölümlenmesinden sonra vergilendirilmesini ön gören bir sistemdir. Bu sistemde artan oranlı vergi tarifesinin gelir dilimleri üzerindeki etkisinden yararlanılmaktadır. Aile gelirinin bölünmeden toplam gelir üzerinden vergilendirilmesi halinde gelir vergi tarifesinin üst oranlarına girecektir. Gelirin bölünmesi halinde her bir gelir kısmının ayrı ayrı vergisi hesaplanacağından tarifenin daha düşük oranlarına tabi olmaları nedeniyle ailenin toplam vergi yükü azalacaktır.
• ***********TÜRKİYEDE 1968’ DEN ÖNCE VE 1981 YILINDAN İTİBAREN MATRATAN İNDİRİM SİSTEMİ UYGULANMIŞTIR BU YILLAR ARASINDA İSE VERGİDEN İNDİRİM (DEKOT) SİSTEMİ UYGULANMIŞTIR.


*********** Artan Oranlılık :Vergi matrahının büyümesi ile uygulanan oranında büyüdüğü vergilerdir.Gelir vergisi artan oranlı vergilere en iyi örnektir.
*********** Ayırma Sistemi :Sermaye gelirlerinin emek gelirlerine göre daha fazla vergilendirilmesini öngören bir sistemdir.

Kişisel Verği Yükü. Bir kişinin ödediği toplam vergilerin kişinin toplam gelirine oranıdır

Toplam verği yükü. Devletin gelirlerinin toplamanın GSMH oranıdır

Net vergi yükü. Ödenen vergilerin yararlanılan kamu hizmetlerinin bedelinden mahsubunun kişi toplam gelirine oranıdır

Vergi kapasitesi : Bir ülkenin asgari geçimini sağlayan gelir düzeyinin üzerinde kalan gayrısafi milli hasılasının büyüklüğüne eşittir. Başka bir ifadeyle bir ülkedeki vergilendirilebilir ekonomik potansiyeli ifade eder.

Fiili vergi gayreti. Belli bir dönemde devletin toplayabildiği vergi hasılatının gayrısagi milli hasılaya oranıdır.

Vergi baskısı (tazyiki). Verginin karşılıksız ve zorunlu olması onun gönülden bir istekle yerine getirilmesini engeller bu nedenle vergiyi istemeyerekte ödemek zorunda olanların duymuş oldukları. Psikolojik etkiye vergi baskısı yada vergi tazyiki denilmektedir.

a) vergiden kaçınma. Vergiyi doğuran olaya sebebiyet vermemek suretiyle vergi borcundan kurtulmayı ifade eder. Vergi yasalarındaki istina ve muafiyetlerden yararlanmak örnek: yükümlülerin vergi konusuna girmeyen kaynaklardan kazanç ve irat sağlamak yada vergiye tabi olmayan mal ve hizmetleri satın almamak suretiyle verigiden kaçınmak mümkündür.
b) Vergi kaçakçılığı. Vergi kaçakçılığı vergi baskısına karşı yasa dışı bir tepkidir.

Verginin telafisi giderilmesi. Vergi ödemek suretiyle ödeme gücü zayıflayan bireyler, tekrar eski güçlerine kavuşabilmek için bir takım çaba ve faaliyet gösterirle. Bu çerçevede yükümlüler tüketim yatırım ve tasarruf kararlarını gözden geçirererek bazı değişiklikler yapmaya karar verebilirler. Vergi baskısı karşısında ortaya çıkan bu değişikliğe Verginin beyan etkisi denir.
a) verginin gelir etkisi. Ödedikleri vergiden dolayı gelirlerinde azalma meydana gelen bireyler, gelirlerindeki bu azalmayı daha çok çalışarak kazanmak suretiyle telafi edebilirler. Bu duruma verginin gelir etkisi denir
b) verginin ikame etkisi. Verginin yükümlülerin ekonomik karar ve tercihlerinde değişlikler meydana getirmesi durumudur. Örnek, üzerine vergi konulan yada üzerinden alınan vergi miktarı artan bir mala olan talebin artması durumuna verginin ikame etkisi denir.

VERGİNİN YANSIMASI

a) Yansıma Şekilleri. İleriye doğru yansıma :kısmen yada tamamen ileriye doğru yansıma, üretici yada mal ve hizmet satışını yapan kimselerin ödemiş oldukları vergiyi mal ve hizmetlerin satış fiyatına ekleyerek alıcıya devretmesi şeklinde gerçekleşir.
b) Çapraz Yansıma : Talep elastikiyeti düşük olan, temel gıda maddeleri ve tekel ürünleri gibi malların üzerine konulan bir vergi kolaylıkla fiyata eklenerek alıcılara yani ileriye doğru yansıtılabilir, buna karşılık talebi esnek olan bir malın üzerine konulan bir verginin ileri doğru yansıtılması pek kolay olmaz. Zira vergi dolayısı ile fiyatı yükselen mala karşı olan talep azalır. Bu yüzden ileriye doğru yansıma bazen vergi konusu malların fiyatının yükseltilmesi ile değilde başka malların fiyatının yükseltilmesi ile gerçekleşirki buna çarpraz yansıma denir.
c) Geriye doğru yansıma: Satılan alınan mal ve hizmetlerin fiyatı düşürülerek vergi yükü malı satanların üzerine doğru devredilmeye çalışılır. Ancak hemen belirtmek gerekirki yansımanın bu şekli daha çok işletmelerin kendilerinin satın aldıkları faktörlerin fiyatının düşürülmesi şeklinde gerçekleşir.tüketiciler açısından geriye yansıma oldukça güç bir iştir.
d) Kanuni ve fiili yansıma :Kanun koyucu vergiler ile ilgi düzenlemeleri yaparken verginin yükümlüler tarafından başkalrına devrini öngörmüşolebilir bunun sonucu olarak gerçeklekşitirlen yansımaya kanuni yansıma denirir Örneğin:; KDV vergisinde mal ve hizmet satışını yapanlar kanuni yükümlü olarak nitelendirilen tüketiciler vergi taşıyıcısı yada yüklenicisi olarak nitelendirilmektedir. Bazı hallerde kanun koyucu açık bir şekilde öngörmediği halde yasal yükümülü tarafından ödenmiş olan bir vergi çeşitli yollardan başkalarına devredilmektedir. Bu suretle oluşan yansımaya fiili yansıma adı verilir.

YANSIMANIN BAĞLI OLDUĞU FAKTÖRLER

a)Verginin mahiyeti
*Dolaylı Vergiler: Mal ve hizmet satışları üzerinden ödenen vergiler gelir ve servet unsurları üzerinden alınan dolaysız verilere göre daha kolay yansıtılabilir. Mal ve hizmet satışları üzirenden alınan vergilerin satış fiatına eklenerke alıcılara devredilmesi kolaydır.
*. Verginin kapsamı ne derece geniş olursa yansıması o ölçüde kolay olur. Buna karşılık kapsamı dar olan vergilerin yansıma kabiliyeti daha azdır. Kapsamı geniş olan vergillerin ikame etkisi zayıftır. Tüm mal ve hizmetleri kapsamına alan vergi, söz konusu mal ve hizmetirin fıyatını aynı ölçüde yükselttiğinden, tüketicilerin başka mal ve hizmetlere yönleme imkanı önlenir. Bu yüzden vergi dolayısıyla fiyatı yükselen mala karşı olan talep değişmeyecektir. Bunu sonucu olarakda vergi fiyatının bir parçası olarak kolaylıkla tüketcilere yansıtılır.
*. Verginin dar kapsamlı olması halinde yani sadece belli mal vey hizmetlerden vergi alınması durumunda tüketicilerin vergisiz mallara doğru yönelme ihtimali olacağıdan bu tür vergilerin yansıtılması güç olur.
B) Piyasa Yapısı

****tam rekabet piyasasında kısa dönemde verginin yansıması oldukça sınırlı olup verginin büyük bir kısmı firmalar üzerine yerleşir.
*****monopolcü, monopol güce baglı olarak maliyetleri etkiyelen bir vergi varsa fiyatları yükselterek vergiyi yansıtır.
*****oligopolda az sayıda satıcı firma ile aralarında belirlenen dayanışma sonucu vergideki artışı fiyata aktararak tüketiciye yansıtabilir.


c)Talep Esnekliği Verginin yansımasını belirleyene en önemli faktör talep esnekliğidir. Talebin esnek olması fiyatlardaki değişmenin talep seviyesinde aynı ölçüde veya daha fazla bir değişme meydana getirmesini ifade eder. Buna karşılık, talebin esnek olmaması yada az esnek olması, fiyatlardaki değişmenin talep seviyesini etkilememesini yada az etkilemesini ifade eder. Bu durum karşınıda talebi esnek olan malların üzerine konulan verginin yansıtılması son derece güç yada imkansız olurken talebi esnek olmayan yada az esnek olan malların üzerine konulan verginin tamamının yada büyük bir bölümünün yansıtılması son derece kolay olur. Örneğin zaruri ihtiyaç maddelerinden ekmek, şeker, tuz ve benzeri gıda maddeleri üzerine konulan bir verginin yansıtılması aynı oranda gerçekleşmez.


DEVLET BORÇLARI

Az Gelişmiş Ülkelerin Borçlanma Nedenleri

* Büyük Yatırımlar İçin
* Ekonomik Gelişme İçin Gerekli Olan Teknolojik Bilgi Birikimine Sahip Olmak İçin
* Askerlik Harcamalarının Geniş Boyutlara Ulaşması
* Yeterli Hammede Ve Ara Malına Sahip Olmak
* Ödemeler Bilançosundaki Açıklar
* Üretimin Dışa Bağımlı Olması.


Gelişmiş Ülkelerin Borçlanma Nedenleri

* Geçici Bütçe Açıklarının Giderilmesi
* Olağan Üstü Giderlerin Karşılanması
* Bazı Özel Ve Büyük Projelerin Finansmanı.

* Proje Ve Proğram Kredileri: belli biryatırım projesinin gerekli kıldığı ithalatın fininsmanında kullanılmak üzere alınan kredilrin temel özelliği alnıdıkları projenin finansmanında kullanılabilmesidir. Her hangi bir projeye bağlı olmadan alınan kerdilereise proje dışı yada proğram kredi adı verilir.
* Bağlı Ve Serbest Krediler Krediyi açan ülke kredi vermeyi kendi mallarının satın alınma şartına bağlamış ise bu çeşit kredlier bağlı krediler bağlı krediler kredi veren ülkenin ihracatının artırır. Herhangi bir şarta bağlı olmayan krediler ise serbest kredi olarak nitelendirilir.
* İMF 1944 yılında kurulmuştur. Amacı uluslararıs para sisteminin işleyişini düzenlemektir. Fon’ un fonksiyonu ise dış ödemeler açığı bulunnan ülkelere kısa vadeli kredi sağlamaktır.
LEASİNG ( Finansal kiralama) : leasing bir işletmenin ihtiyaç duydugu yüksek maliyetli araçları kiralama yöntemiyle temin etmesidir. Bu sistemin uygulandığı ülkelerde bu amaçla kurulmuş şirketler vardır. Lisasinğ yoluyla araç kiralamak isteyen, söz korusu şirkete başvurur anlaşma sağlandığında leasing şirketi aracı satın alarak kullanılmak üzere ilgil işletmeye kiralar kiralan malın mülkiyeti şirkete aittir. Ancak belli bir süre sonra malın mülkiyeti kiracıya devredilebilir.

KISA ORTA VE UZUN VADELİ BORÇLAR

Hazine Bonoları. Bir borç senedi türü olup genellikle bütçe ödemeerini zamanında yapabilmek için kısa vadeli borç almaya yarayan belgelerdirvadeliri 3,6,9,12 ay şeklinde olabilmektedir. Vergiden istisna edilmiş olması sözleşmelerde teminat olarak kabul edilmesi ve bunların karşılığında Merkez Bankasından avans alınabilmesi bonoların avantajlarıdıdır. Dalgalı borçlanmada denir vadesi 1 yılı geçemez

Hazine Kefaletine Haiz Bonolar. Kitler ve diğer kamu kuruluşlarının hammede veya ürün alımı gibi çeşitli ihtiyaçlarını zamanında karşılaya bilmek için hazenini güvencesi ile çıkartılan bonoları , Merkez Bankasına iskonto ettirerek avans alabilmektedir.


Mütehhit Bonoları. Geçmiste mütahitlere yaptıkları iş karşılığında devletten alacaklarına sayılmak üzere bonolar verilmiştir.

Avanslar. Merkez bankasının cari yıl bütçe ödeneklerinin belli bir oranı kadar hazineye kısa vadeli natik vermesidir.


Bütçe emanetleri.

Adi emanetler. İhale teminatları, gümrük teminatları, hacizli malların satışından artan paralar, çeşitli fonlara ait kesintiler, niteliği belirlenemeyen paralar.


• Borçların Tahkimi(Konsolidasyon). Borç konsolidasyonu ) vadesi gelen bir borcun vadesinin uzatılması işlemidir. Daha çok dış borçlara uygulanır.
• Konversiyon: borç belgelerinin değiştirilmesi anlamına gelir. Yüksek faizli tahvillerin daha düşük faizli tahvillerle değiştirilmesidir.
• Moratoryum: vedesi gelmiş borçlara ilişkin herhangi bir kanun yada yasal dayanağı olmamasına ragmen ödemelerin tek taraflı olarak durdurulması yada ertelenmesi işlemidir. Osmanlı döneminde ilk moratoryum 1881 yılında ilan edilmiştir. 1930 ve 1958 yıllarında da morotoryum ilan edilmiştir.


DEVLET TAHVİLİ SATIN ALANLARAR SAĞLANAN AVANTAJLAR.

1Borçlanma Faizi: Devlete borç verenlerin ilk çıkarı alacakların faizidir.

2 İtfa Primleri: tahvillerin anaparalarının geri ödenmesinde devlet başabaşın altında ithal ihraç ettiği tahvile’ nominal değerini ödemesi yad abaşbaştan ihraç edilen tahvile daha yüksek ödemde bulunması

3 İkramiye (piyangolu ) ihraç: bu tip tahvillerde, gerçek faiz oranının yükseltilmesine imkan verirler. Burada söz konusu olan yükseltme, tahvil sahipleri arasında düzenlenen piyango sonucu kazanan tahvillerin yararlanması şeklinde olmaktadır. Kazanamayanlar ise bu haktan yararlanamazlar.

4 Vergi İmtiyazları: bazen ihraç edilen tahviller vergiden muaf tutularak tahvil satın alanlara ek bir avantaj sağlanmıştır.

5 Vergi Ödemelerinde Kullanılması: devlet bazı tahvilleri satın alıcıları tarafından vergi ödemelerinde kullanabilmelerine imkan tanır.

6Hukuki İmtiyazlar: devlet tahvilleri ihtiyati tedbir ve hacizden muaf tutalabilir.

7Teminat Olarak Kabul Edilmesi: Devlet ihalelerinde tahviller teminat olarak kabul edilebilir.

PARA DEĞERİNDEKİ DEĞİŞMELERE KARŞI GARANTİLER.

a)Döviz Garantili Tahvil İhracı: Enflosyonlu ekonomilerde devlet, iç borçlanmalarda, tahvil satın alanlara, başka devletin para birimi üzerinden garanti verir. Bu tahvillerin anapara ve faizleri döviz ürerinden ödenir.
b)Altın Garantili Tahvil İhracı: bu tahvillerin ana paraları altın, faizleri ulusal para üzerinden ödenmesi gerekir.
c)Endeksli Tahvil İhracı: Tahvil İhracı belirli malların fiyat endeksine bağlanarak ödenmesidir.

İÇBORÇ DIŞ BORÇ AYRIMI: iç ve dış borç ayrımı borcun sağlandığı piyasının uyrukluğuna göre tayin edilmektedir. Bir piyasadan o piyasanın milli parası yerine başka bir para birimi üzerinden tahvil ihraç edilmesi onun o milli piyasadan borçlanılmadığını göstermektedir. Öreneğin Türkiye Devleti milli piyasasında ABD doları üzerinden borçlanırsa bu iç borç olmaktadır. Öte yandan japonyadan TL üzerinden tahvil ihraç edilirse bu da dış borç olmaktadır. Yani bir borcun iç ve dış borç olarak nitelendirilmesi borcun sağlandığı piyasanın uyrukluğuna göre tanımlanmaktadır.




TEKNİK BAKIMDAN KONVERSİYON:

Başabaştan yapılan konversiyon: itibari değeri aynı olan yeni fakat düşük faiz oranlı bir borçla aynı değerde fakat yüksek faiz oranlı bir borçla aynı değerde fakat yüksek faiz oranlı borcun değiştirilmesidir.

Başabaşın altında yapılan konversiyon: piyasada faiz oranın düşmesi halinde devletin itibari değeri daha yüksek fakat faiz oranı daha düşük tahvil ihraç etmesidir.

Fark ödemeyi gerektiren konversiyon: Devletin faiz oranların düşürmesineinin yanında senetlerin nominal değerlerini yükseltmesi nedeniyle borçlanmamının ana paralarında arttırıldığı konversiyondurn

Kademeli konversiyon: piyasa faiz haddinin düşüşüne paralel olarak devlet borç stokunun kademeli olarak düşük faizli tahvillerle değiştirilmesi işlemidir.

BORÇLANMADA FAİZ ORANINI BELİRLEYEN UNSURLAR.;

• İhtiyacın şiddeti ve aciliyeti
• Borcun vadesi
• Devlete olan güven ( güven fazla ise faiz oranı düşük)
• Halkın psikolojik durumu
• Konjoktürel durum önemlidir.

Borç Servisi: borç yükünün hesaplanmasında borcun yıllar itibarı ile ele alınmasınına borç serivisi denir. Devlet yıl sonunda Anapara+ faiz olarak ne kadar borç ödemesi yapmaktadır. Onu belirlemektedir.

**********Türkiyede devlet tahvillerinin halka arzında ‘’ satın alma taahhüdü ile halkın devlet tahvillerine yazılması yöntemi uygulanır*********


DEVLET BÜTÇESİ

BÜTÇE: Devletin gelecek bir dönem için gelir ve gider dengesini gösteren ve parlemeter demokratik yönetim sistemi ile idare edilen ülkelerde yasama organını yürütme organına kamu gideri yapmak ve kamu gelirlerini toplam husunuda verdiği yetkiyi gösteren belgedir.
Bütçenin en önemli özelliği devletin gelecek bir yıl içinde yapacağı giderler ile bu giderleri karşılayacağı gelir tahminlerini göstermesidir. Daha başka bir ifade ile bütçe kamu kesiminin gelecek bir dönemde GSMH dan alacağı payı ve bunu sarfedeceği alanı gösterir. Bunun için bütçe devlet için önemli bir planlama aracıdır.
Bütçenin hukuki yönü ise bütçenin birkanun olmasını ve bütçe kanunun da yer alan tüm hümlere uyulması zorunluğunu ifade eder.

5018 tanım:Bütçe: Belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminleri ile bunların uygulanmasına ilişkin hususları gösteren ve usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan belgeyi,

(5018) Kamu kaynakları: Borçlanma suretiyle elde edilen imkanlar dahil kamuya ait gelirler, taşınır ve taşınmazlar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar ile her türlü değerleri,

(5018) Kamu gideri: Kanunlarına dayanılarak yaptırılan iş, alınan mal ve hizmet bedelleri, sosyal güvenlik katkı payları, iç ve dış borç faizleri, borçlanma genel giderleri, borçlanma araçlarının ıskontolu satışından doğan farklar, ekonomik, mali ve sosyal transferler, verilen bağış ve yardımlar ile diğer giderleri,

(5018) Kamu geliri: Kanunlarına dayanılarak toplanan vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay veya benzeri gelirler, faiz, zam ve ceza gelirleri, taşınır ve taşınmazlardan elde edilen her türlü gelirler ile hizmet karşılığı elde edilen gelirler, borçlanma araçlarının primli satışı suretiyle elde edilen gelirler, sosyal güvenlik primi kesintileri, alınan bağış ve yardımlar ile diğer gelirleri,

(5018)Özel gelir: Genel bütçe kapsamındaki idarelerin kamu görevi ve hizmeti dışında ilgili kanunlarında belirtilen faaliyetlerinden ve fiyatlandırılabilir nitelikteki mal ve hizmet teslimlerinden sağlanan ve genel bütçede gösterilen gelirleri,

Kamu maliyesinin temel ilkeleri(5018)
a) Kamu mali yönetimi uyumlu bir bütün olarak oluşturulur ve yürütülür.
b) Kamu maliyesi, kamu görevlilerinin hesap verebilmelerini sağlayacak şekilde uygulanır.
c) Maliye politikası, makroekonomik ve sosyal hedefler ile uyumlu bir şekilde oluşturulur ve yürütülür.
d) Kamu mali yönetimi Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına uygun şekilde yürütülür.
e) Kamu mali yönetimi mali disiplini sağlar.
f) Kamu mali yönetimi ekonomik, mali ve sosyal etkinliği birlikte sağlayacak şekilde kamusal tercihlerin oluşması için gerekli ortamı yaratır.
g) Kamu idarelerinin mal ve hizmet üretimi ile ihtiyaçlarının karşılanmasında, ekonomik veya sosyal verimlilik ilkelerine uygun olarak maliyet-fayda veya maliyet-etkinlik ile gerekli görülen diğer ekonomik ve sosyal analizlerin yapılması esastır.
İlgili kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, kamu maliyesi ilkelerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir ve izlenir.

Hazine birliği (5018)
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelir, gider, tahsilat, ödeme, nakit planlaması ve borç yönetimi Hazine birliğini sağlayacak şekilde yürütülür.
Bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin tüm gelirleri Hazine veznelerine girer, giderleri bu veznelerden ödenir. Bu idareler özel vezne açamaz.

Stratejik Planlama Ve Performans Esaslı Bütçeleme

Kamu idareleri; kalkınma planları, programlar, ilgili mevzuat ve benimsedikleri temel ilkeler çerçevesinde geleceğe ilişkin misyon ve vizyonlarını oluşturmak, stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden belirlenmiş olan göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve değerlendirmesini yapmak amacıyla katılımcı yöntemlerle stratejik plan hazırlarlar.
Kamu idareleri, kamu hizmetlerinin istenilen düzeyde ve kalitede sunulabilmesi için bütçeleri ile program ve proje bazında kaynak tahsislerini; stratejik planlarına, yıllık amaç ve hedefleri ile performans göstergelerine dayandırmak zorundadırlar.
Stratejik plan hazırlamakla yükümlü olacak kamu idarelerinin ve stratejik planlama sürecine ilişkin takvimin tespitine, stratejik planların kalkınma planı ve programlarla ilişkilendirilmesine yönelik usul ve esasların belirlenmesine Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yetkilidir.
Kamu idareleri bütçelerini, stratejik planlarında yer alan misyon, vizyon, stratejik amaç ve hedeflerle uyumlu ve performans esasına dayalı olarak hazırlarlar. Kamu idarelerinin bütçelerinin stratejik planlarda belirlenen performans göstergelerine uygunluğu ve idarelerin bu çerçevede yürütecekleri faaliyetler ile performans esaslı bütçelemeye ilişkin diğer hususları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilgili kamu idaresi tarafından birlikte tespit edilecek olan performans göstergeleri, kuruluşların bütçelerinde yer alır. Performans denetimleri bu göstergeler çerçevesinde gerçekleştirilir.

(5018)*********Bakanlar, hükümet politikasının uygulanması ile bakanlıklarının ve bakanlıklarına bağlı, ilgili veya ilişkili kuruluşların stratejik planları ile bütçelerinin kalkınma planlarına, yıllık programlara uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, bu çerçevede diğer bakanlıklarla koordinasyon ve işbirliğini sağlamaktan sorumludur. Bu sorumluluk, Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri için Milli Eğitim Bakanına, mahalli idareler için İçişleri Bakan

https://yardimci.forumdizini.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz